Bir Türk takımının Avrupa takımları ile kupalarda karşılaşıp kazandığı ilk maç ve bir Türk takımının, Avrupa'lı bir takımla oynadığı ikinci maç. İlk maç da yine Dinamo Bükreş ile deplasmanda oynanmış ve 26.08.1956 tarihinde oynanan ilk maçı Galatasaray 3-1 kaybetmiş ama Metin Oktay, Türk takımlarının Avrupa kupalarındaki ilk golünü atmıştı.
İkinci maç ise o zamanki adıyla Mithatpaşa stadında saat:15.15'te başlamış ve daha dakikalar 31'i gösterirken Bükreş ilk golü atmıştı. Ancak 42. dakikada Kadri Aytaç ile skora denge getiren Galatasaray, 89. dakikada Metin Oktay'ın kaydettiği golle maçı 2-1 kazanıyor ve o gün bir Türk takımının Avrupa kupalarındaki ilk zafer olarak tarihe geçiyordu.
1962-1963 Şampiyon Kulüpler Kupası Çeyrek Finaline yükselen Galatasaray'ın Çeyrek Finaldeki rakibi, o sezon kupayı kaldıracak olan Milan'dır. Milan, Avrupa'yı titreten bir kadroya sahiptir ve Cesare Maldini Milan kadrosundadır. İlk maç Galatasaray'ın sahasında yani Mithatpaşa stadında oynanır ve Milan maçı 3-1 kazanır ancak bu maç bir Türk takımının Avrupa Kupalarında oynadığı ilk çeyrek final maçı olarak tarihe geçer.
Rövanş ise Milano'da daha acımasız olur ve Milan 5-0 ile maçı alır ve yarı finale çıkar.
Milan'a karşı Galatasaray'ın tek golünü Uğur Köken 4. dakikada atmıştır.
Sadece bir yıl sonra tarih yazacak kadronun ayak sesleri... Belki de Galatasaray o yıl daha ilk turda eleniyordu ancak o sene Şampiyon Kulüpler Kupasını kazanan PSV'yi Avrupa Kupalarında da yenebilen tek takım olarak tarihe geçiyordu.
Derwall ile birlikte yeniden yapılanan ve 14 yıl süren şampiyonluk özlemine son veren Galatasaray, belki kaderin cilvesi belki de bir şans olarak daha ilk turda kupanın en büyük favorisi ile karşılaşıyor ve ilk maçı deplasmanda 3-0 kaybediyordu.
Ancak Ali Sami Yen Stadında oynanan ikinci maçta rakibini Tanju ve Van Aarle'nin kendi kalesine attığı gollerle 2-0 yenen Galatasaray, kupadan elenmiş olsa da Avrupa basınının dikkatini çekiyor ve Derwall'in takıma kazandırdığı felsefenin izleri yavaş yavaş oturuyordu. Bu sezon da ligde şampiyon olan takım, ertesi sene Avrupa'yı oldukça şaşırtacaktı...
Not: 14 yıl şampiyonluk bekleyen takım, şampiyonluk sonrası Avrupa'da oynadığı ilk maçta seyircisi tarafından "yetmez bize bu kupa hedef artik Avrupa" , "ordular, ilk hedefiniz akdenizdir, ileri" pankartları ile stadta karşılanmıştı. Galatasaray taraftarı sadece lig şampiyonlukları ile yetinmek istemiyordu...
Taraftarını yavaş yavaş zaferlere hazırlayan Galatasaray için belki de dönüm noktası işte "bu" maçtır.
Şampiyon Kulüpler Kupası 2. Turunda rakip İsviçre Şampiyonu Neuchatel Xamas'tı ve ilk maçı Galatasaray 3-0 kaybetmiş ve tur epey zora girmişti. Ancak güneşli bir kasım öğleden sonrası Ali Sami Yen'de oturacak merdiven boşluğu bile bırakmayan taraftar, futbolcular ve başta antrenör Mustafa Denizli ile inanmış bir Galatasaray sahaya çıkmıştı.
Rakibine tek pozisyon dahi vermeyen Galatasaray Uğur'un 2, Tanju'nun 3 golü ile rakibini sürklase ediyor ve 5-0'lık sansasyonel bir skor ile çeyrek finale yürüyordu.
Maçta çıkan olaylar ise, Galatasaray'ın başını ağrıtacak ve bir sonraki turda iç saha maçını Almanya'da oynamak zorunda kalacaktı... Ancak bu bile Galatasaray'ın Avrupa'da yürümesini engellemeyecekti...
Neuchatel Xamas maçında çıkan olaylar sebebiyle UEFA'nın yoğun hamlelerine karşı Türk tarafının gösterdiği direnç sayesinde, tarafsız saha, seyircisiz oynama hatta kupadan men gibi cezalar yerine, Türklerin yoğun olduğu Köln, Çeyrek Final 2. maçına ev sahipliği yapacaktı.
Çeyrek Final ilk maçını Galatasaray Fransa'da Tanju'nun golü ile 1-0 kazanmış ve artık yarı final için önünde sadece 90 dakika kalmıştı. Monaco'nun başında genç Fransız Arsene Wenger, Galatasaray ile başlayacak kupa mücadelelerinin ilkine çıkmıştı.
Köln'de 55.000 taraftar önünde nerdeyse yok denecek kadar az Fransız seyircisi ile maça Monaco hızlı başlamış ama Galatasaray Monaco'yu durdurmuştu.
...Ve 51. dakikada Prekazi'nin yerden güdümlü füze edası ile giden unutulmaz frikik golü ile Galatasaray turun kapısını ardına kadar aralıyor, o dönemde de genç bir yıldız adayı olan sonraları Avrupa'da ses getirecek Monaco forveti Weah'ın attığı golle maç 1-1 bitiyor ve hafızalara İlker Yasin'in "ağlamak istiyorum" sözleri kazınıyordu.
Bir Türk futbol takımı ilk defa Yarı Finale kalıyordu.
Yarı Final'de Gheorghe Hagi liderliğinde ki FC Steaua București ile karşılaşılacak ve Romanya temsilcisi turu geçip finali de kazanarak Avrupa'nın en büyüğü olacaktı. O günlerde başta Türkler olmak üzere herkesi kendine hayran bırakan Hagi'nin yolu 7 yıl sonra Galatasaray ile bambaşka bir hikaye yazmak için bir kez daha kesişecekti...
Şampiyon Kulüpler Kupası'nın adı ve formatı değişmiş, artık daha çok gelir getiren bir kupa olma yolunda ilerliyordu. Şampiyon ünvanı ile Galatasaray, İngiltere Şampiyonu Manchester United ile ön eleme 2. tur maçında karşılaşıyordu.
Maçın mutlak favorisi Manchester'ın kırmızılı ekibiydi ve Old Trafford tribünlerini doldurmuş yaklaşık 40.000 taraftar için maçın farklı bitmesi gerekiyordu.
Maça hızlı başlayan İngiliz ekibi 14. dakikada 2-0'ı yakalamış ve artık tur için geri sayıma başlamıştı.
Tüm Türkiye dönemin kanallarından TGRT ekranlarında maçı ellerinde çatal, tencere (o zaman uydu falan pek yoktu, normal anten ile izleniyordu televizyonlar ve TGRT'nin o an çekmeyeceği tuttu) izlemeye çalışıyorlardı. Hatta Manchester'in attığı 2. gol, savunmasına yardıma gelen Hakan Şükür'ün kendi kalesine attığı bir goldü ama kötü yayın sebebiyle çoğu kişi ancak ertesi sabah anlayacaktı...
Ve derken rüzgar tersine esmeye başladı. Arif Erdem'in yıllarca jeneriklere konu olacak uzaktan aşırtma ile attığı enfes golü ile Galatasaray bir gol buluyor ve dakikalar 31'i gösterdiğinde Kubilay Türkyılmaz'ın kaydettiği golle beraberliği yakalıyordu.
İkinci yarı Manchester savunmasının tam anlamıyla dağılması ile Galatasaray bir gol daha buluyor ve maçı 2-0'dan 2-3'e getiriyordu. Belki dayanılabilse ve Eric Cantona son anlarda gol atmasa, Galatasaray bambaşka bir tarih daha yazacaktı ama maç 3-3 bitiyor, 15 gün sonra İstanbul'da "Ali Sami Yen Cehennemi" diye adlandırılan sahadan gol sesi çıkmıyor ve Galatasaray, Şampiyonlar Ligi Gruplarına kalan ilk türk takımı olarak bir kez daha tarihe geçiyordu.
Manchester United'ın; 40 yıl, Avrupa Kupalarında yenilmeme rekorunu kırmak ise bir başka Türk Takımına nasip oluyor ve 1996 yılında Fenerbahçe, bu sefer Boliç'in yine uzaklardan bir golü ile Manchester United'a 40 yıl sonra evinde Avrupa maçlarında ilk yenilgisini tattırıyordu.
Şampiyonlar Ligi Grubunda son maçlara gelindiğinde Galatasaray 5 maç sonunda 4 puan ile grubun sonuncusuydu. İstanbul'da karşılaşacağı Milan, 6 puanla grup üçüncüsüydü ve beraberlik Milan için yoluna UEFA kupasında devam etmek, galibiyet ise Şampiyonlar Liginde devam etmek demekti. Bir önceki İtalya Ligi Şampiyonu Milan İstanbul'a oldukça güçlü geliyordu.
Galatasaray'ın Avrupa'da (UEFA kupasında) yoluna devam etmesi için galibiyetten başka şansı yoktu. Maç 51. dakikada 2-1 Milan'ın üstünlüğü ile geçildi ama ne olduysa maçın son 3 dakikasında oluyor, önce Hakan Şükür'ün kafası ardından Hakan'ın düşürülmesi ile maçın son dakikasında kazanılan penaltıyı, Ümit Davala'nın gole çevirmesi ile maç 3-2 Galatasaray'ın üstünlüğü ile bitiyor, Galatasaray yoluna UEFA kupasında devam ederken, Milan Avrupa'ya veda ediyordu.
Bu maç ile tarih artık bambaşka yazılmaya başlayacak ve bir kaç ay sonra Türkiye, tanık olmadığı bir sevinci milyonlarca kişiyle kutlayacaktı...
1999-2000 sezonu Şampiyonlar Ligi'nden elenip yoluna UEFA Kupasında devam eden Galatasaray, her turdan daha da güçlenerek çıkmış, yarı final maçlarında o sezonların çok ses getiren İngiliz takımı Leeds United'ı olaylı ve dramatik maçlar sonunda elemişti. İstanbul'daki Leeds maçı sebebiyle gerilen Türk-İngiliz ilişkilleri, UEFA Finalinin oynanacağı Kopenhag kentinde de göstermiş, maç öncesi olaylar çıkmıştı. Maça böyle bir atmosferde başlanıyordu.
Karşılıklı ataklar, kaçan mucizevi goller, direkler... Maç uzatmalara gidiyor, uzatmalarda Arsenal'li Henry'nin yakın mesafeden kafası belki de mucize sonudu Galatasaray Kalecisi Taffarel'in ellerine takılıyor, Hagi sinirlerine hakim olamıyor ve yaptığı sert hareket sonrası kırmızı kart görüyordu. Kaptan Bülent Korkmaz'ın kaburgası kırılmış ve acı içinde, bandajla oynuyordu. Maçın uzatmaları da bitmiş ve her şey atılacak penaltılara kalmıştı.
Arsenal kullandığı 3 penaltının 2'sini golle sonuçlandıramıyor, Galatasaray'ın son penaltısını kullanan Popescu'nun golü bulmasıyla Türk Futbol tarihinde ilk kez bir takım Avrupa'da kupa kazanıyor ve tüm gece milyonlarca insan, hang takımı desteklediğine bakmadan sokaklarda bu zaferi kutluyordu.
Fatih Terim'in 4 sene şampiyonluklara ambargo koyan takımı, 4 senelik macerasını bir Avrupa Kupası ile taçlandırıyor, bu zafer ile Terim Avrupa'nın sayılı hocaları arasına giriyordu.
İlk kez bir Avrupa Kupası kazanan Galatasaray'ın kazanacağı bir kupa daha vardı. Başarılar sonrası Terim ayrılmış, Hakan Şükür Avrupa'ya gitmiş, Galatasaray kimliğ değiştirmiş, artık başşka bir futbolu Romen Teknik Direktör Mircea Lucescu önderliğinde oynamaya başlamıştı.
Galatasaray'ın karşısında Şampiyonlar Ligi Sahibi Real Madrid vardı. 41. dakikada Jardel ile öne geçen Galatasaray, 79. dakikada Raul'un golüne engel olamıyor ve bir kez daha maç uzatmalara gidiyordu. Uzatmaların ilk yarısının son dakikalarında soldan Hakan Ünsal topu sağ kanada açıyor, bir anda oyunun yönü değişiyor, sağ kanatta topu alan Fatih Akyel ceza sahasına topla yaklaşırken ceza sahası içine sert bir pas atıyor, topa dokunan Jardel attığı Altın Gol ile maçın 2-1 bitmesine ve kupanın Galatasaray'a gelmesine sebep oluyordu.
UEFA Kupası sahibi Galatasaray, müzesine bu sefer de UEFA Süper Kupasını ekliyor ve tarihe bir not daha düşüyordu.
Şampiyonlar Ligi Grup aşamasında iki grup aşamasını da geçen Galatasaray'ın Çeyrek Final rakibi yine Real Madrid oluyordu. Şampiyonlar Ligi Tarihinde Çeyrek Final oynama başarısı gösteren ilk Türk Takımı olan Galatasaray, Süper Kupa'da yendiği rakibini bu sefer İstanbul'da ağırlıyor ve yeni bir zafer için sahaya çıkıyordu.
İlk yarı Real Madrid'in 2-0 üstünlüğü ile kapanmış ama Ali Sami Yen Stadını dolduran binler ve ekranları başında milyonlar, Galatasaray'ın bundan daha iyisini yapabileceğini de biliyorlardı.
İkinci yarının başında Ümit Davala'nın attığı penaltı golü ile durumu 2-1 yapan Sarı Kırmızılılar, Hasan Şaş ile beraberliği yakalıyor ve Fatih Akyel'in yıldızlaştığı maçta Jardel'in golü ile 3-2 üstünlüğü yakalıyor, ilk maçı kazanıyordu. İkinci maça da bu inançla çıkan Galatasaray, deplasmanda 3-0 yeniliyor ve kupaya veda ediyordu.
12 yıl sonra aynı takımlar yine karşılaşacak ve Real Madrid yine bambaşka bir zaferin yazılmasına adı ile yardımcı olacaktı.
Bazen sadece bakarsın... Aslında maç sadece 10 Aralık gecesi oynanmadı. 11 Aralık günü de oynandı. 10 aralık gecesi maça gidenler, 31 dakika sonra kar fırtınası sebebiyyle maçın tatil edileceğin, elbet bilemezlerdi ama ertesi gün öğleden sonra oynanmasına karar verilen maç, tam anlamıyla Türk İşi olmuştu.
İş-Okul saati olan bir saate ertelenen maça, taraftarlar akın akın yine gidiyordu. Maç 31. dakikada kaldığı yerden başlayacaktı.
Şampiyonlar Ligi son maçlarına gelindiğinde Juventus 6 puan ile ikinci sırada, Galatasaray 5 puan ile üçüncü sıradaydı. Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde yoluna devam etmesi için mutlak galip gelmesi gerekirken, Juventus'a beraberlik yetiyordu.
Bir gece önce oynanmaya başlamış ama ikinci güne sarkan maç için, oyuncuların yeniden konsantrasyon sağlamaları epey güçtü. Maç çamur bir sahada kör dövüşüne dönmüş, sahada bir kaos futbolu vardı. Ama ne olduysa maçın bitimine 5 dakika kala oldu. Kendisine gelen hava pasını yere indiren Drogba, topun Sneijder ile buluşmasını sağlamış ve Hollandalı, topu savunma ve kaleci Buffon'un bakışları arasında ağlara göndermiş, Galatasaray'ın üstüste ikinci kez Şampiyonlar Ligi Gruplarından çıkmasına sebep olmuştu.
