Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Mynet Tatil Bulucu

1 Kimle tatile çıkıyorsunuz?
2 Yurt içi mi yoksa yurt dışı mı tatil yapmak istiyorsunuz?
3 Yaz Tatili mi Kış Tatili mi?
4 Ne tür tatil arıyorsunuz?
5 Vizeniz var mıdır?
6 Balayı Tatili mi yapmak istiyorsunuz?
7 Eğer Seçiminiz yurt içi ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
7 Eğer Seçiminiz yurt dışı ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
8 Eklemek istediğiniz farklı detaylardan burada bahsedebilirsiniz.
    Kalan mesaj: 10

    Çoklu Evren (Multiverse) Nedir?

    Gerçeğin veya “yaratılışın” birçok dünya içermesi eskilere dayanan bir düşünce. Hinduizm, Budizm, Musevilik, Hıristiyanlık ve diğer birçok dinde binlerce yıldır, özellikle ölümden önce ve sonra olan hayatla bağlantılı olarak, birçok paralel dünyanın var olduğuna inanılıyor.

    Danimarkalı akademisyen Helge Kragh, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi Sokrates’ten önceki filozofların bile bu tür fikirler üzerine tartıştığına dikkat çekti. Daha sonraki nesillerde ise büyük düşünürler (Thomas Wright ve Immanuel Kant gibi isimler) bu kavramı irdelemeye devam etti.

    “Çoklu evren” terimi sözcük olarak 1895’te Amerikalı Filozof William James tarafından türetildi, fakat şu anda farklı bir anlamda kullanılıyor. James dünyayı “tamamen değişebilir ve sıradan” olarak bulduğunu ve birçok güç tarafından kontrol edildiğini söylemişti.

    Bugün fizikçiler, kozmologlar ve filozoflar dünya sözcüğünü (çok geniş bir terim olarak) sonsuz sayıda evreni tanımlamak için kullanıyor. Bütün bu evrenler mümkün olan tüm farklılıklara, durumlara sahip ve buna benzer olarak kuantum seviyesine kadar (atom altı olarak düşünün) tüm zaman ve uzayın hepsini kaplıyor ve bu durumda her şeyin var olması mümkün hatta her şey aslında var, hatta periler bile.

    Çoklu evrenler aslında nasıl gözüküyor?

    Çoklu evren teorisini kabul eden akademisyenler şimdilerde çoklu evrenlerin hangi biçimlerde var olabileceğini ve nasıl işleyeceğini saptamaya çalışıyor. Mesela, çoklu everenlerin tek bir Big Bang Patlaması'ndan mı ortaya çıktığını yoksa birden fazla patlama sonucu oluştuğunu mu sorguluyor (hatta bunların ikisinin birleşimi bile mümkün).

    Son yıllarda, çoklu evrenlerin nasıl düzenlendiğine dair iki popüler görüş öne çıktı: Biri Massachusetts teknoloji enstitüsünde Max Tegmark’tan gelirken diğeri ise Kolombiya üniversitesinden teorik fizikçi ve sicim teoristi Brian Greene tarafından ortaya atıldı.

    Tegmark, Scientific American dergisindeki “Paralel evrenler bilimdışı bir saçmalık mı? Çoklu evreni eleştirmek için içeriden ipuçları” yazısında çoklu evren sınıflandırmasındaki 4 modeli açıklıyor ve bunların aslında günümüze kadar gelmiş olan daha önce ifade edilmiş fizik teorileri olduğunu iddia ediyor. Bu dört model genişleyen evren, genişleyen çoklu evrenler bütünü, çökme olmayan kuantum fiziği ve dış gerçeklik fikirlerine dayanıyor.

    Örneğin Tegmark’ın 1. seviye çoklu evreni için “tek bir alan o kadar büyüktür ki, evren büyüklüğünde pek çok bölgeyi içerebilir” derken, 2. Seviyede tam tersi olarak “tek bir alan, her tür alanı içeren evren büyüklüğündeki bölgelerden oluşur” diyor. 4 .seviye çoklu evren modelinde ise Tegmark orijinal bir sav öne sürüyor: “Eğer bu dış gerçeklik tamamen biz insanoğlundan bağımsızsa, o zaman tüm olası matematiksel evrenleri oluşturan dördüncü çeşit çoklu evren bulunur”

    Bunun yanı sıra Greene Gizli Evrenler kitabında, bir kısmı Tegmark’a ait olanlarla eşleşen, olası 9 farklı evren formu olduğunu ileri sürüyor. Bu evrenler: Kapitone çoklu evreni, sonsuz katmanlı evrenlerde sonsuz miktarda senaryo ile mümkün olan her olay sonsuz sayıda oluşacaktır (ancak, ışık hızı bu aynı alanların farkında olmamızı engeller); kuantum çoklu evreni, “olaylarda sapma meydana geldiğinde” içinde yeni evrenler yaratılan evren (örneğin, şu anda sizin başka bir yazı seçip okuduğunuz başka bir evren mevcut, hatta belki de Schrodinger’in kedisi kucağınızda kıvrılmış yatıyor); ve halkalı çoklu evren, Big Bang yoluyla çarpışan, yeniden ortaya çıkan ve yeniden şekillenen ve bu olayların sürekli tekrarlandığı birçok evreni (üç boyutlu membranda) bulunduran evren.

    Bu paralel evrenlerden bazıları yıllardır bilim kurgunun dayanak noktası olarak kullanılırken hayal gücümüz tarafından da ilgi görmeye başladı. Örneğin, Futurama dizisinin bir bölümünde Greene’nin son fikriyle örtüşen bir olay vardı. Zaman makinesinin içinde sıkışan üç karakter sadece ileriye doğru seyahat edebiliyorlardı. Evrenlerinin özelliğinin aslında halkalı olduğunu mutlu bir şekilde keşfettikten sonra, zaman makinesini evren etrafında birkaç kere tam olarak döndürünce grup kendi doğru zamanına geri dönebildi (en azından neredeyse aynı görünen, evrenin tekrar oluşmuş haline).

    Benim kişisel favorim ise, Greene’nin fikirlerinden biri olan holografi ilkesi. Motherboard’da açıklandığı gibi “bazı araştırmacılar Einstein’ın görecelilik teorisi ve kuantum mekaniğine inanıyorlar (benimsiyorlar)” “bildiğimiz ve sevdiğimiz her üç boyutlu obje iki boyutlu Düz alanda (Flat land) depolanmış minik, atom altı bilgi bitlerinden oluşuyor” (Teorik Fizikçi Daniel Grumiller’in "eğer bu durum gerçekse, bu önemli bir keşif" ifadesini kullandığı bir fikir).

    Greene bu fikirlerin çalışma alanı geniş ve muhtemelen “her şeyin teorisi” olan sicim teorisinden geldiğini söylüyor. Diğer şeyler arasında, teori bir maddeye bağlı siciminin evrende bir doğru boyunca uzanabileceğini ve bu uzanım boyunca aynı fiziksel yasalara bağlı kalacağını (ve muhtemelen başka yasalara da) öneriyor.

    Ancak bu birleştirici sicimler Greene’ye göre aslında sicim şeklinde olmayabilir. Greene’nin NPR’de söylediği gibi “teori, aynı zamanda cisimlere 2 boyutlu yüzeyler, devasa uçan halılar veya membranlar olarak bakılmasına izin veriyor. Bunun sicim teorisindeki anlamı, şu anda devasa yüzeylerin üzerinde yaşadığımız ve başka yüzeylerin de uzayda yüzdüğü."

    Peki, bizim evrenimiz nereye yerleşiyor?

    Bu fikri açıklamanın bir yolu, eğer tüm evren kombinasyonları düşünülürse – mesela hidroklorik asit kaplı veya güneş ve su olan ancak nefes alınabilir bir atmosferi bulunmayan bir dünya– şu an içinde bulunduğumuz dünya, matematik ve fiziksel zorunlulukların dışında yaşamın süre gelmesi için uygun olanlardan biri.

    Sonsuz sayıda yaşanabilir dünya hayal etmek zor mu? Bu durumu gözünüzde canlandırmak için Greene bir deste oyun kartını hayal etmenizi öneriyor:

    “Şimdi eğer bir desteyi kararsanız, çok fazla düzenli sıralanan kart kalmaz. Eğer desteyi yeteri kadar çok kararsanız, düzen kendini tekrar eder. Buna benzer olarak, sonsuz evrenler ve maddenin sınırlı sayıdaki durumuyla, madde kendini tekrarlamak zorunda kalan bir yolla düzenler”

    Mesela Bugün Aslında Dündü (Groundhog Day) filmini düşünelim. Bill Murray’in oynadığı karakter Phil, aynı günü birçok şekilde yaşamak zorunda kalıyor – bir gün akşam yemeğini atıştırıyor, bir gün Thelma ve Louise’de olduğu gibi uçurumdan atlıyor ve bu böyle sürüp gidiyor... Fikrin anlaşılması için, Phil’in evrenler arasında atlayarak olası 2 Şubatlar'ı yaşadığını ve tek değişkenin kendi olduğu bir evren bulmaya çalıştığını hayal edin. Bu çoklu evrenler destesinde, her evrenin aynı dizilimde kartları vardı –ta ki Phil ve ekibi şanslı bir kış gününde Punxsutawne'ye varana kadar.

    Ancak çoklu evrenler konusunda herkes hemfikir değil

    Çoklu evrenler hakkındaki bazı eleştiriler bu düşüncenin boş olduğunu söylüyor ve birçoğu fikrin yanlışlığı kanıtlamadığı için (mesela, bilimsel yöntemlerle tersi kanıtlanamıyor, ancak Greene büyük Hodron Çarpıştırıcısı ile fikrin varlığının doğrulanabilir olacağını ileri sürüyor) daha fazla araştırmaya değmeyeceğini iddia ediyorlar.

    Bu eleştiriler cevap olarak Tegmark “tüm (teori deneme) süreci tekrar irdelemenin gerekliliğine” inanan kozmolog Sean Carroll’ü örnek gösteriyor. “Teori ve deney arasındaki etkileşime şu anda doğru açıdan bakılamıyor (en azından bu evrende)” diyen Caroll yazısında şu açıklamayı yapıyor:

    “Çoklu evrenlerin diğer parçalarını inceleyemiyoruz (bildiğimiz kadarıyla). Ancak şu anda gözlemediğimiz evrenin parçası içinde, çoklu evrenlerinin varlığının veriyi nasıl açıkladığımız üzerine etkisi büyük. [Fikrin] değeri aslında onun düzenli olmasından veya bazı net olmayan çıkarımların ilkelerini açıklama yeteneğinden kaynaklanmıyor. Her ne kadar diğer evrenleri asla ziyaret edemeyecek olsak da, fikrin önemi aslında bize veriyi açıklama konusuyla ilgili.”

    Çoklu evrenlerin doğası ve şekli hakkındaki teoriyi kanıtlamak zor olsa da bunu yapabilmenin sonuçları Grenne’nin ve FreshAir’de konuşan arkadaşı Terry Gross’un işlerini anlamlı kılıyor:

    “Eğer fiziksel evrenin açıklamasını matematiksel ifadeler kullanarak yapmak için yeterince derine indiyseniz, çoklu evrenlerin bazı türlerinin çalışmalarınızda olmasından kaçınamazsınız […] Birçoğumuz paralel evrenlerin şu ya da bu türünü düşünüyor. Eğer bunların hepsi saçmalıksa, bu alışılmamış fikir yüzünden çok fazla çaba boşa gidiyor. Ama eğer bu fikir doğruysa, evreni kavrayışımız açısından fantastik bir devrim yaşayacağız."

    Çoklu evrenler şu anda benim için ne yapabilir?

    Hoşlandığınız kişi ile randevunuzda karşınızdakinin biraz sıkıldığını düşünüyorsanız, ona bir sonraki evrende onun sizin ince espri anlayışınız ve zarifliğinizden oldukça fazla etkilendiğini ve bu iki evrenin (sonsuz sayıdaki evrenlerin) aslında bir uçan halı yığını gibi sıkışıp bir araya geldiğini söyleyin. Belki bu söylediğinizi yutar belki de yutmaz.

    Her koşulda, söylediğinizden hoşlandığı en az bir evren olma olasılığını düşünerek kendinizi rahatlatabilirsiniz.

    Mynet Youtube


    En Çok Aranan Haberler